
| Kitap Adı | Tahtakuşlar Köyünde Şamanizm’in İzleri |
| Yayın Yılı | 2024 |
| Sayfa Sayısı | III+318 |
| Baskı Sayısı | 1 |
| ISBN | 978-625-00-7377-3 |
| DOI | https://doi.org/10.5281/zenodo.15620383 |
| Seri/Numara | K01/02 |
| Ana Konular | Tahtakuşlar Köyü, Halk İnançları, Gelenek, Türk Şamanizmi |
Feride Kızıldağ’ın Tahtakuşlar Köyünde Şamanizm’in İzleri adlı çalışması, Kazdağları’nın güney eteklerinde yer alan Tahtakuşlar Köyü’nün kültürel yapısını, özellikle de Alevî-Bektaşî inanç pratikleri içinde varlığını sürdüren kadim şamanistik unsurları inceleyen kapsamlı bir etnografik araştırmadır. Eser, Oğuz-Türkmen yerleşimi olarak bilinen Tahtakuşlar’ın tarihsel kimliğini, sözlü kültürünü, ritüellerini ve gündelik yaşam pratiklerini analiz ederek, Orta Asya Türk inanç sisteminin izlerinin Anadolu’daki dönüşümünü ortaya koymayı amaçlar.
Kızıldağ, çalışmada şamanizmin yalnızca büyüsel veya din dışı bir pratik olarak ele alınamayacağını; aksine toplumun kozmolojik tasavvurunda, doğa-kült ilişkilerinde ve ritüel davranış kalıplarında yaşayan bir kültürel bellek unsuru olduğunu vurgular. Bu bağlamda eser, ocak kültü, atalar ruhu, dağ ve kutsal ağaç inancı, nazar, korunma ritüelleri ve kurban pratikleri gibi alanlarda şamanistik kalıntıların nasıl süreklilik gösterdiğini ayrıntılı biçimde tartışır.
Araştırmada katılımcı gözlem, yarı yapılandırılmış görüşmeler, sözlü tarih kayıtları ve ritüel analizleri gibi nitel yöntemler kullanılmıştır. Bu yöntemler sayesinde köydeki dede geleneği, cem yapıları, kutsal mekânlar, törenlerdeki semboller ve iyileştirme/sağaltma pratikleri tarihsel bağlamlarıyla birlikte incelenmiştir. Kızıldağ, Tahtakuşlar’daki ritüel uzmanlarının –dede, ocak sahibi, “bilge kadın” gibi figürlerin– şamanın toplumsal işlevini tam olarak karşılamasa da benzer biçimde aracı, koruyucu ve rehberlik eden roller üstlendiğini belirtir.
Eser, Anadolu’nun yerel inanç dokusunun katmanlı yapısını ortaya koyarken, Türk halk inançlarında İslam öncesi unsurların yalnızca “kalıntı” değil, kimi zaman aktif bir kültürel pratik olarak sürdüğünü gösterir. Bu yönüyle çalışma, halk bilimi, antropoloji ve dinler tarihi açısından önemli bir saha araştırması niteliği taşımaktadır.
